30 Kasım 2010 Salı

Barcelona en son beş attığında...

Tarih 8 Ocak 1994'tü. Guardiola şimdi Sergio Busquets'in oynadığı yerdeydi. Sahada Romario diye bir adam vardı. Hat-trick yapmıştı. Çok güzel takımdı o Barcelona. En az şimdiki kadar güzeldi...

Romario 24'
Koeman 47'
Romario 56'
Romario 81'
Ivan Iglesias 86'

Xavi reyiz noktayı koydu


Xavi: "Casillas maçtan önce 'Barcelona moda. Moda da geçicidir' demişti. Modacılar biz olduktan sonra neyin geçici neyin kalıcı olduğuna biz karar veririz"

Barcelona beş, Real Madrid sıfır


İspanya'da El Clasico izlemenin tadında vardım bu gece. Sağlam bir anti-madridista olarak maçı madridistaların bolca bulunduğu, Santiago Bernabeu yakınlarındaki Avenidad Brasil'de izledim. Barcelona hala yer yüzündeki en iyi takımın kendileri olduğunu bir kez daha kanıtladı. Iniesta, Xavi ve Messi bir aradayken ve oyuna hükmettikleri zaman Barcelona'yı yenmek neredeyse imkansız. Maçın en keyif verici anıysa bana göre 60 ila 70. dakikalar arasında Barçalıların, Madrid'lilere topu kaptırmamasıydı. Maç sonunda İspanya'daki basın organları ve insanların söyledikleri şöyle:

Pep Guardiola: "Cryuff ile başlayan total futbol kültürünün 2010 yılındaki versiyonuyuz. Ne ilk ne de son halkayız. Barcelona sadece insanlara futbolu nasıl doğru bir şekilde oynanması gerektiğini gösteriyor. Takımımdaki her oyuncuya sonuna kadar teşekkür ederim [...] En iyiyi seçemem. Bu takımdan bir futbolcuyu seçip ön plana koymak diğerlerine haksızlık olur ve o zaman rakibimizden bir farkımız kalmaz"

Jose Mourinho: "Bazı insanlar; 'Barcelona alt yapıdan oyuncu yetiştiriyor ve kendi futbol kültürü var, Real Madrid ise sadece transfer yapıyor ve paraya endeksli bir sistemleri var, Real Madrid'in acilen değişmesi gerekiyor' diyor. Bugün sahada sadece iyi oynayan bir takım ve kötü oynayan bir takım vardı. İyi takım, kötü takımı yendi. Bu da normal olandı. Konuyu başka yerlere çekmek mantıksız. Hayat devam ediyor"

Julio Maldonado (Gol TV yorumcusu ve AS gazetesi yazarı): "Barcelona, Real Madrid'den daha üstün bir takım. Çünkü Real Madrid takım değil. Kendi kendine hareket eden bir Ronaldo, topa 23 dakika dokunamayan bir Benzema ve bir metre yanına yaklaşan herkese yumruk atan bir Sergio Ramos'la takım olamazsınız. Mourinho'nun yıldızdan ziyade egosu düşük takım oyuncularına ihtiyacı var"

Marca: "Gol yağmuru! Barcelona'da Madrid'in ve Mourinho'nun utanç gecesi" (Altta Ramos'un Puyol'a yumruk atarkenki resmi var)

AS: "Onlar ders verdi, peki siz aldınız mı?" (Altta Real Madrid'in bütün futbolcuları başları önde soyunma odasına gidiyor)

Sport: (Kapakta sadece beş işareti yapan bir el var)

El Mundo Deportivo: "Siz gerçek olamazsınız!" (Altta Messi, Iniesta, Xavi ve David Villa'nın gol sevinci var)

Superdeportivo: "Arkanı kolla Emery, bu adam hocalara vuruyor" (Altta Ronaldo'nun resmi var, haftaya Real Madrid-Valencia maçı var ve gazete Valencia'nın hocası Unai Emery'yi uyarıyor)

26 Kasım 2010 Cuma

Topal'ı inceliyoruz

Superdeporte gazetesi Mehmet Topal'ın Valencia'ya transferi öncesinde taraftara yeni ön liberolarını tanıtıyor. Tabi ki iki buçuk ay öncenin haberi ama yeni gördüm ve çok hoşuma gitti. Enine boyuna Mehmet Topal işte. Biraz da alttaki fotoğrafı yüklemek için bahanem oldu tabi. Valencia-Bursa maçındaydım. Oradan bir kare.

23 Kasım 2010 Salı

Rezaletin daniskası: GS Bonus Card

Fenerbahçe'nin taraftar kartıyla alakası olmayan, tamamen ticarete yönelik, bir kulübün "ne kadar harcarsan takımını o kadar çok seviyorsun" mantığıyla taraftarına yaklaştığı durumdur GS Bonus Card. 

Kapitalist sistemin sömürülmedik alan bırakmaması sonucu Galatasaray'ın Real Madrid'leşme yolunda attığı en önemli adımlardan biri. Son derece rezalet bir müşteri kazanma politikasıyla Garanti Bankası ve Deniz Bank'ın da gözümden düşmesine yol açmıştır. Erken bilet alımları da bu karta sahip olup olmamaya bağlı olduğu için almaya elimiz mahkum hale getirilmiş bulunuyoruz. Garanti Bankası'nın müşteri hizmetlerinde çalışan Murat Bey'e (bana ondan alevli meyve tabağı söyleyin) sadece maç biletlerini erken alabilmek için bu karta sahip olmak istediğimi söylüyorum, o ise bana "limitiniz ne kadar olsun?" diye soruyor. İşte Türkiye'de taraftar olmak böyle bir şey. Siz takımını seven bir vatandaşsınız ama onlar "bu heriften ne kadar koparabiliriz acep" diye olaya yaklaşıyor. Ayrıca erken bilet alımı konusunda da ödemeyi eğer o kartla yaparsanız bu kolaylık size sağlanıyor. Aksi taktirde bilete sahip olamıyorsunuz. Maalesef Fenerbahçe bu konuda da Galatasaray'ı sollamış durumda (Diğer iki konu store ve stad). Çıkart direkt kulübe bağlı bir taraftar kart gidelim alalım kardeşim, neden takımımızı sevme derecemizi kredi kartı limitimize göre ölçüyorsun ki?

15 Kasım 2010 Pazartesi

Çalış evladım

Senin yokluğunda önemini daha iyi anladım. Ha burada olsan her şey daha mı farklı olurdu? Bilemeyiz. Kal orada. Dönme buralara. Çünkü buralarda her şey bildiğin gibi.. Çok çalış. Dönme.

Boca-River el ele hep beraber ikinci lige..


Fotoğraflar hafta sonundan. Boca Juniors ve River Plate için işler iyi gitmiyor. İki "10 numara", Ariel Ortega ve Juan Roman Riquelme hallerinden memnun değiller. Ligde biri 12. diğeri 15. sırada. Sergen Yalçın'ın tabiriyle "sıkıntı var".

Mesut Özil ve Real Madrid'in Almanları


İspanya'da yayımlanan Futbolista Life dergisi bu ay geniş bir Mesut Özil dosyası yapmış. Okuduğum en güzel yazılardan biri. Mesut'la, ailesiyle, takım arkadaşlarıyla, menajeriyle, yeni ve eski hocalarıyla konuşmuşlar. Yazıda Mesut Özil'in Jose Mourinho'nun sisteminde Cristiano Ronaldo'dan daha önemli bir rol üstlendiği ve takımın gerçek beyni olduğundan bahsediliyor. Mesut'a "Zinedine Zidane gibi mi yoksa Julio Baptista gibi mi olacaksın?" diye sormuşlar. Cevap olarak "Mesut Özil gibi olacağım" diyor. Dünyanın en önemli kulüplerin birinde bu öz güven her zaman önemlidir. Kendine güveniyor olması burnunun havada olduğunun bir göstergesi değil. Alçak gönüllü bir şekilde, "Geldiğim yeri unutmuyorum, yapabileceklerimin farkındayım ama daha çok çalışmam gerekiyor" diyor. Yazıyı Sami Khedira'yla olan fotoğrafıyla bitirmişler. "Yeni" Almanya'nın en iyi iki oyuncusunun Real Madrid'de olduğundan bahsediliyor.

"Yeni Almanya" demişken aklıma Real Madrid'in diğer Almanları geldi. Kulüp Bavyera kültürüne pek de yabancı değil. Real Madrid, 1975 ve 1976'da üst üste iki sezon La Liga'yı kazandığında orta sahada o zamanların Schweinsteiger'i olan ve aslında bir Mönchengladbach efsanesi olan Günter Netzer vardı. Ancak Madridista'lar için en büyük Alman efsane kuşkusuz Uli Stielike'dir. Zamanının en iyi liberolarından biri olan Stielike uzaktan çektiği şutlarla hala Madrid'in kuzey yakasında hikayelere konu olur. Beşiktaş'ı çalıştıran Bernd Schuster de yine iki defa Real Madrid formasıyla şampiyonluk yaşayan bir başka Alman. Üstelik onu diğerlerinden ayıran bir başka özellik de bu sevinci teknik direktör olarak da yaşamış olmasıdır. Kurtarışları sırasında havada asılı kalan ve "anti-yer çekimi" lakabı alan kaleci Bodo Illgner de, Real'le iki şampiyonluk yaşamış olmasına rağmen ikincisinde kaleyi genç Iker Casillas'a terk etmiş ve sezonun büyük bölümünü kulübeden takip etmişti. Real Madrid'de oynayan ve bir türlü ilk 11'de düzenli olarak forma şansı bulamayan tek Alman ise Christoph Metzelder.

Kulübün Alman futbolcularla olan geçmişine bakınca Mesut ve Khedira'nın başarılı olmaması için bir sebep yok. Üstelik daha da büyük birer efsane olmaları için ellerinde önemli bir koz var: Jose Mourinho.

5 Kasım 2010 Cuma

İçimizdeki İrlandalı

"Henüz 28 yaşındayım ancak futboldan bıkmış durumdayım. İnsanların her hafta 90 dakika boyunca uyuşmasını sağlayan lanet bir reality show'un içerisinde olmak istemiyorum. İçimde eski tutku yok. Sezon sonu futbolu bırakıp dedemin Tipperary'deki patates tarlasıyla ilgilenmek istiyorum" - Liam Lawrence

4 Kasım 2010 Perşembe

Premier League'de dergi tirajları


Konumuz endüstriyel futbol. Rekabet her alanda mevcut. İngiltere'de çıkan haftalık Match dergisi Premier League ekiplerinin, aylık resmi dergilerinin tirajlarını sıralamış. Tirajlar 2010 yılını içeriyor ve Kasım ayı sayıları ortalamaya dahil edilmemiş. Manchester United zirvede yer alıyor. Chelsea ve Fulham beklemediğimden çok daha aşağıdalar. Sunderland ise şaşırttı. Blackpool ise, resmi dergisinin iki ayda bir çıkması yüzünden listede yer almıyor.

Manchester United - 75.678
Arsenal - 71.512
Liverpool - 70.008
Newcastle United - 69.945
Sunderland - 67.678
Everton - 67.435
Manchester City - 65.414
Tottenham - 56.415
Aston Villa - 55.978
Chelsea - 52.671
Blackburn - 47.312
Bolton - 45.818
West Ham - 45.013
Wolverhampton - 32.831
Birmingham City - 30.316
Stoke City - 29.856
Wigan - 28.919
Fulham - 28.671
West Brom - 28.313

Bloody Sunday

LIVERPOOL
CHELSEA
İzlemeyen ne olsun?

TOP 5: İnternette takılanlar

Cam var mı?

Fabregas & Piqué & Puyol

Ümit Karan

Lionel Messi

Ronaldinho

Ivan Pillud

Ajan mısın Alex?


Halihazırda Fenerbahçe kadrosunda bulunan en saygı değer adamdır Alex de Souza. Galatasaraylı mısın? Beşiktaşlı mısın? Bir kenara bırak. Büyük futbolcu Alex. Yalnız son dönemlerde sürekli Fenerbahçe'nin efsane isimleriyle bir araya geliyor. Alttan alttan kulübü ele geçirmeye çalıştığından şüpheleniyorum. Yakında İslam Çupi'nin mezarına gidip çelenk bırakırsa tam olacak. Bu arada yukarıda Lefter'le olan resimde, Lefter'in formasını giymiş. Fenerbahçe'nin kanımca en güzel formasıdır. Formanın üstündeki çubukları neden kalınlaştırırlar anlamam. İnce çubuklar her zaman favorim. Rıdvan'la olan fotoğrafta da, neden Rıdvan Dilmen "alamancı genç" gibi Alex'in yanına sokulmuş anlamadım. Bırak o sana sokulsun. Şeytan olan sensin.

Sahaya ruh indi


Bir an düşündüm de; kulübede değil de sahada olsalar. Genç hallerine de gerek yok. Şu halleriyle sahada olsalar. En azından 15 dakika izleyebilsek.. Ne güzel olurdu. Çok güzel olurdu...

2 Kasım 2010 Salı

Brezilya'dan amcan geldi yavrum...

Öp ustanın elini.